-
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih”i tekerrür diye ta’rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif Ersoy
Dostlardan ve hatta ağyardan yazılarıma rağbet var sanırdım, oysa rağbet bana değil, ibretlik kıssalara imiş. Zararı yok işe yarıyorsa râvi olarak adımın geçmesi de kâfidir. Faydası var mı rivayetlerin bilmiyorum. Baksanıza, merhum Mehmet Akif bile “beş bin yıllık kıssadan yarım hisse bile çıkmadı” diye hayıflanıyor. Ama kendimi tutamıyorum, hadiseleri müşahede ettikçe tarih tiyatrosunda seyrettiklerimi bir kere de ben anlatmak istiyorum....
-
18 Mart sabahı, Gelibolu yarımadasında büyük bir sessizlik... Gün yavaş yavaş ağarıyor, bulutlar ağır ilerliyor, güneş yüzünü göstermek için nazlanıyordu. Baharın müjdecisi olan kuşlar, Küçük Batağanlar, Alaca Balıkçılar, Angıtlar, İbibikler, Tepeli Toygarlar ve Allahverdi yüzlercesi ne olduğu bilinmez o sessizliği bozmamak için o sabah kanat çırpmıyorlardı bile. Her sabah büyük bir neşe ile tabiatı vaveylaya veren Yeşil Düdükçün kuşları da susmuştu. Göçmen kuşlar havada donmuş bekliyorlardı. Herkes beklemedeydi.
Günlerdir yarımadada ve Anadolu yakasında, sanki batarya imiş gibi bazı mevkilere büyük bir neşe ve gürültü...
-
Kesretinden kalmadı rağbet nişan-ı devlete
Bî-nişan olmak nişan-i iftiharımdır benim
Suphi Paşa
Suphi Paşa'nın (1818-1885) bu mısraları dillendirdiği zamanları biz tahassürle anarız çoğu kere. Oysa o, bu latîf, vecîz ama ağır ifadeleri kullanabiliyordu o devirler için. Ya, Paşa Hz. Nuh Nebi gibi uzun ömürlü olsaydı hiciv edebiyatımıza kim bilir ne güzellikler katardı?
Konumuz bu mısraların yazılmasına sebep olan nişan diyeyim ben, siz de unvan anlayın. Devlet-i Aliye-yi Osmaniye güçlü olduğu zamanlar haşmetini “adaleti temin ederek ve işi ehline vererek” gösterirken zaafa dûçar olunca bununla yetinemeyip başka araçlara da baş...
-
Mısır’da bulunduğum yıllarda iki önemli isim ile tanışmış ve görüşlerinden istifade etmiştim. Birincisi ünlü Türkistanlı büyük alim ve Sovyet rejiminin yıllarca cezalandırarak yurdundan ettiği Mübeşşir el Tırazî’nin (1896-1977) oğlu Nasrullah el Tırazî idi. Mevzu bulmakta zorlanan araştırmacılara konu, senaristler için 20. Yüzyılı anlamaya dönük filme esas olacak müthiş bir hikaye; ders almak isteyenlere de ibretler ile dolu bir hayat, baba Mübeşşir El Tırazî’nin hayatı.
Ancak burada konu, kendisi gibi, iyi yetişmiş büyük bir alim olan Nasrullah el Tırazî’dir. Kendisi ile tanıştığımızda çoktan 70ini aşmıştı. Buna...
-
19-20 Aralık tarihlerinde ORDAF ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) birlikte güzel bir organizasyona imza attı ve Türk ve Afrika Düşünce Kuruluşlarını bir araya getirdiler. Afrika’nın 30’dan fazla ülkesinden düşünce kuruluşları temsilcileri ve uygulayıcılar katıldı toplantıya. Türk-Afrika İlişkilerinin 2050 vizyonunu ortaya koymaya çalışan toplantı oldukça verimli geçti. Ben bundan bahsetmeyeceğim. Zaten yeterince medyada yer buldu ayrıca sonuç bildirisi de ORDAF tarafından yayımlandı.
Burada bildiğiniz üslubumuz ile toplantının gözden kaçan kısımlarından bahsedeceğim. ORDAF’ın başkanı olmam hasebi...
-
Üniversitelerde sezon tamamlanmak üzere. Art arda mezuniyetler yapılıyor. Mezuniyet sevincini yaşayamamış olan ve hatta eski mezunlar telaşta. Zira lisansüstü program ön kayıtları başladı, bitmek üzere. Bilimsel değerlendirme ve mülakat kapıda. Eh bizim de birkaç sözümüz var dinleyecek olanlara.
Öncelikle Türkiye’nin Yükseköğretim hedefleri içinde lisansüstü programlar ne kadar yer alıyor buna bakalım. YÖK eski başkanı sayın G. Çetinsaya'nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’nin yükseköğretimde 2023 hedeflerine varması için her yıl 14 bin lisansüstü mezun vermesi gerekiyor. Oysa şimdiki durum bunun sadece yaklaşık üçte...
-
Bugün Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Taşkıran’da (eski adı Çoroş) bir müderrisin oğlu olarak dünyaya gelen Ahmed’in doğum tarihi kayıtlara tam olarak geçmedi. Ama oğlu Nazım’dan derlenen bilgiye göre Balkan savaşına katıldığı ve ardından redif askeri olarak köyüne döndüğü bilinmektedir.
Babası İsmail efendi uzun yıllar Kayseri’de medrese eğitimi görüp köyüne geç dönmüştü. Kendisine verilen müderrislik beratı ile evinde o günkü geleneklere uygun olarak üst seviyeye gelmiş (Molla Câmi seviyesini geçmiş olan) sınırlı sayıda öğrencilerine dersler vermekteydi. Köyünden uzun yıllar uzakta kaldığı için geç...
-
25-28 Kasım 2013 tarihleri arasında Körfez’in küçük ama kendini geliştirmek isteyen ülkesi Kuveyt’te önemli bir toplantı yapıldı. Kuveyt Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “The East in the Eyes of the West” başlıklı sempozyumda Oryantalizm meselesi masaya yatırıldı. Genelde Arap ülkelerinde rastlanmayan iyi bir organizasyonla düzenlenen sempozyum bir çok ülkeden uzmanların katılımı ile iki dilli olarak yapıldı. Tebliğ ve tartışmalar İngilizce ve Arapça idi. Mısır, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Tunus, Cezayir gibi Arap ülkelerinin yanı sıra klasik oryantalizme kısmen mesafeli durarak yeni...