Tepe Görseli

Blog

Blog

Kategoriler

  • Ankara’daki Karabulutlar Yemen’den Geçti

    20.02.2016
    İnsan ne kadar ister üstünde dolaşan kara bulutların ta Mekke’den, Busra Eski Şam’a kadar gölge eden bulutların cinsinden olmasını. Ama nerede? Bizim kara bulutlar, kızgın güneşe kalkan olan bir rahmet değil; yağmur, dolu, baran, kasırga hatta tufan getiren cinsten. Sadece üstümüzde değil, kendini içimizde hatta ruhumuzda hissettiren tufan. Peygamberlerin şehri Urfa’nın kardeşi Hz. Zekeriya’nın (a.s) diyarı Halep’te canımızı sıkan, kanımızı donduran olayların hatıralarımızda kalan eski izlerini öne çıkaracağımız bir zamanda, Ankara’nın göbeğinde yaşatılan vahşet, bizi yeniden nisyana sürükledi birden. Bildiğimiz her şeyi...
  • Şam’da Kalın, Halep’te Kalın

    14.02.2016
    Yaklaşık 33 yıldır kimilerine göre Ortadoğu ve Kuzey Afrika, kimilerine göre de eski Osmanlı Coğrafyası veya modern Arap dünyasında dolaşıp duruyorum. İster mesleki merak, ister gezme sevdası deyin ayağımızın değmediği, mamur, harabe diyar; ıssız sahra, çöl kalmadı sayılır. Hoş bizim gezdiğimiz tarihler ne Fırat kenarındaki kurt-kuzu hesabını yapan Hz. Ömer, ne sosyal adaletin terazisini tutturan Harun-i Reşid gibi yöneticilerin ne de şefkat ve kahrı dengeleyerek istikrarı sağlayan Osmanlı sultanlarının asırları değildi. Sokaklarında da akıl ile gönlü birleştiren Hasan-i Basrîler, “neyleyim dünyayı aşk olmayınca” diyebilen...
  • Türkiye’yi Seven Yabancı Akademisyenler: Vefa Borcumuz

    17.01.2016
    Mısır’da bulunduğum yıllarda iki önemli isim ile tanışmış ve görüşlerinden istifade etmiştim. Birincisi ünlü Türkistanlı büyük alim ve Sovyet rejiminin yıllarca cezalandırarak yurdundan ettiği Mübeşşir el Tırazî’nin (1896-1977) oğlu Nasrullah el Tırazî idi. Mevzu bulmakta zorlanan araştırmacılara konu, senaristler için 20. Yüzyılı anlamaya dönük filme esas olacak müthiş bir hikaye; ders almak isteyenlere de ibretler ile dolu bir hayat, baba Mübeşşir El Tırazî’nin hayatı. Ancak burada konu, kendisi gibi, iyi yetişmiş büyük bir alim olan Nasrullah el Tırazî’dir. Kendisi ile tanıştığımızda çoktan 70ini aşmıştı. Buna...
  • Elli Yılda Ne Yetişir veya Türkiye’de Eğitimin Muhasebesi

    03.01.2016
    2016 yılından da 3 gün aldık. Artık bitti sayılır. Geriye dönüp baktığımda neler mi görüyorum; eğitimin içinde geçen tam yarım asır. Bu sürenin yarısına şahit olan eşim de bazen “sende değişiklikler var” diyor. Dile kolay, elli yıldır eğitiliyoruz, bu kadar da olmasın mı? İlkokula başladığım 1965-66 öğretim yılından bugüne geçen elli yıllık süreye bakıyorum. Okula gitmekten, okumaktan-yazmaktan başka bir şey yapmamışım. Peki sonuç ne? İlkokulda iken öğrendiğimiz ilk tekerleme gibi: “Az gittik, uz gittik, dere-tepe düz gittik, bir de geri dönüp bakmışız ki, bir arpa boyu yol gittik”. (Gençler hemen ümitsizliğe...
  • Pedagojik Formasyon mu Deformasyon mu?

    27.12.2015
    Fen-Edebiyat Fakülteleri öğrenci ve mezunlarında büyük telaş var bugünlerde; pedagojik formasyon alma telaşı. Öğretmen olmak isteyenlerin mutlaka pedagojik formasyona ihtiyacı olduğunu kabul ediyorum. Burada tartışacağım husus bu değildir. Bunun yıllardır kangren haline dönüştürülmüş aldatıcı uygulamasından söz edeceğim. Lafı uzatıp 1990lı yıllardan itibaren halden hale dönüşmüş bütün uygulamaları anlatmayacağım. Benim gibi sorunun içinde yoğrulmuş olanlar, öğrencilerinin derdini çekenler ve bu kursu/dersleri aldığı halde öğretmen olamayanlar veya olmuşsa bile işine yaramayanlar bu uzun hikayeyi bilirler. Hemen her yıl bu...
  • Türk Afrika Düşünce Kuruluşları Buluşmasının Ardından

    26.12.2015
    19-20 Aralık tarihlerinde ORDAF ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) birlikte güzel bir organizasyona imza attı ve Türk ve Afrika Düşünce Kuruluşlarını bir araya getirdiler. Afrika’nın 30’dan fazla ülkesinden düşünce kuruluşları temsilcileri ve uygulayıcılar katıldı toplantıya. Türk-Afrika İlişkilerinin 2050 vizyonunu ortaya koymaya çalışan toplantı oldukça verimli geçti. Ben bundan bahsetmeyeceğim. Zaten yeterince medyada yer buldu ayrıca sonuç bildirisi de ORDAF tarafından yayımlandı. Burada bildiğiniz üslubumuz ile toplantının gözden kaçan kısımlarından bahsedeceğim. ORDAF’ın başkanı olmam hasebi...
  • Gençlerin Gulyabanisi: ALES

    22.11.2015
    Eskiden şehir hayatında hafta sonları (antik çağlardan bahsetmiyorum, on-on beş yıl öncesinden söz ediyorum) ailenin birlikte geç kahvaltı yaptığı ve bir önceki haftanın değerlendirilip, bir sonraki hafta için için planların yapıldığı zaman dilimi idi. Şimdi işler değişti. Özellikle çocukların ve gençlerin hayatına okul dışı sınavlar sokulduktan sonra bu gelenek bitti. Neredeyse yıl boyu her hafta sonunda bir sınav var. TEOG, YGS ve bilmem ne. İşte bugün de gençlerin üzerine Gulyabani, Karakoncolos, İtbarak veya Hitrik gibi çöken ALES sınavı varmış. Onlar sınavda iken biz de biraz buna takılalım dedik. Neymiş ALES sınavı?...
  • Mozambik’ten Selam Getirdim

    08.11.2015
    Yıllarca önce ilk yurtdışı seyahatimi Libya’ya yapmıştım. Nasıl da heyecanlı idim. Belki heyecandan bindiğim uçağın (daha doğrusu teneke yığınının) ne olduğunu anlamamıştım bile. Uçaktaki servisi sorgulamak şöyle dursun, İngilizce bilmeyen Bulgar uçuş ekibinin neden Libya havayollarında çalıştığını bile dikkate değer bulmadım. Tabi ki bunların cevaplarını sonraki Libya yolculuklarımda bulmuştum. Fırsat olursa bir ara yazarım. Ardından yine bir diğer Kuzey Afrika ülkesi olan Mısır’a gittim hatta orada bir yıldan fazla yaşadım. Derken Afrika sanki alışkanlık yaptı kanımda. Mısır’da “Nil suyunu içen alışır, yeniden geri...
  • Bilim İnsanı Haysiyeti ve Üniversite Öğretim Üyeleri

    10.10.2015
    Üniversitelerin 2015-16 eğitim-öğretim yılının henüz başındayız ve gerçekten moral yükseltici haberler ile döneme başladık. Zamanlaması ilginç iki haber dikkatleri bir kere daha eğitime ve bilime çekti. Birincisi kuşkusuz “Ben Türküm, o kadar” diyerek kendisini ucuz tartışmalara malzeme etmeyen (Mardinli) bilim insanı Aziz Sancar’ın (twitter hesabımda “Sencer” yazmıştım özür dilerim) Nobel Kimya ödülüne layık görülmesi. İkinci haber ise Japonya’da Waseda Üniversitesi’nin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına verdiği Fahri doktora. İlk öğreniminden üniversite öğrenimine kadar bütün eğitimini Türkiye’de tamamlamış ve...
  • Pul Mezarlığındaki Puldan Devletlerim

    11.09.2015
    Hani bazı sözler vardır henüz atasözü makamına terfi etmemişler ama aynı saygıyı görürüler. Kumdan saraylar, kartondan kaleler gibi. Bir de benden işitin. Puldan devletler. Pul deyip geçmeyin. Hangimizin hayatında yer etmedi ki. 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de ve Amerika’da ilk kullanıma girmiş sonra da yavaş yavaş yaygınlaşmış dünyada. Osmanlı da bu uygulamadan uzak duramadı ve 1863 yılında ilk pulu kullanmaya başladı. Mektup gönderme geleneğinin yazı kadar eski olduğu muhakkak. Başlangıçta krallar, devlet adamları ve tabii ki aristokratların yaptığı bu işin bedeli de onlar tarafından ödeniyordu. Nasılsa her mektubun...